kayıt

osmanlıcanın zorunlu ders olması

  1. 8
    ODTÜ'lü Toplumcu Tarihçiler'den zorunlu Osmanlıca derslerine dair açıklama:
    -- spoiler --




    Bir Garip Dayatma: Zorunlu Osmanlıca Dersleri

    Osmanlıcanın lise müfredatına girmesinin kararlaştırıldığı 19. Millî Eğitim Şûrası'ndan beri bu kararla ilgili tartışmalar sürmekte. “İleri demokrasi” örneğinin sergilendiği ülkede, Cumhurbaşkanı’nın “Osmanlıca liselerde öğretilecek, öğrenilecek!” açıklaması da tartışmayı harladı. Biz ODTÜlü “Toplumcu Tarihçiler” olarak, bu tartışmanın siyasi ve akademik/bilimsel muhtevalarının ayrı ayrı ele alınarak sürdürülmesinin yararlı olacağını düşünüyoruz.

    Bilindiği üzere, Neo-liberal dönüşümler sonucunda ve ılımlı İslam’ın güç kazanıp zamanla iktidarlara yerleşmesiyle birlikte yeni yönetim modelleri ve meşruiyet kaygıları ortaya çıktı. Müslüman Kardeşler ile ideolojik akrabalığı zaten görünen ve bilinen AKP, klasik Orta Doğu “ümmet” birliği modellerinin yanı sıra, “Neo-Osmanlıcı” bir politikayı da önüne koydu. Bu Neo-Osmanlıcı politikaları, çoğunlukla tarihe yalan yanlış göndermeler yaparak ve nostaljiden kopup eski “ihtişama” yeniden dönme vaatleriyle sürdüren AKP hükümeti, bu sayede yalnızca İslamcı kesimin değil, milliyetçi tabanın da doğal (yapısından ötürü zorunlu) desteğini aldı. Bu çıkan yasa da gösteriyor ki, Osmanlıcanın öğretilmesi yalnızca “dedelerimizin mezarlarını okumak için” değil, zaten yerleşmiş siyasal İslam’ın, kök salmaya çalışması olarak değerlendirilmelidir. Kendini Orta Doğu’da rol model olarak gösteren AKP’nin, hem yurt içinde hem de uluslararası alanlarda müthiş bir meşruiyet kaybına uğramasının da bu kararın alınmasında bir etken olduğu söylenebilir. Bu kaybedilen meşruiyeti yeniden sağlamanın yolunu ise, tarihsel kökenlere referans yaparak doğu gözünde saygın ve örnek olabilecek bir rejim kurarak; batı gözünde ise çekinilen, korkulan “Türk” imajını yaratmakta buldular. AKP, yaratmayı hedeflediği bu “Osmanlıcı” nesil ile kendi rejimini sağlamlaştırmayı hedefleyip yeni bir toplum inşaasını hızlandırmaya çalışmakta.
    Bir diğer konu ise akademik/bilimsel anlamda Osmanlıca öğretiminin yeri ve gerekliliği. Kısaca bilgi vermek gerekirse Osmanlıca, bağımsız bir dilden ziyade, Türkçenin kimi kurallarının revize edilerek Arap alfabesi ise yazılmasıdır. Müfredatla ilgili henüz bir şey açıklanmamış olsa da büyük ihtimalle öğretilecek Osmanlıca, 20. yüzyıl başına ait olup “matbuu” (matbaa yazısı) yazısı olacaktır. Yani, günümüz Türkçesinden tek farkı, daha yoğun kullanılan Arapça ve Farsça kelimelerdir. Üniversite öğrenimlerinde bu dersi alan insanların birçoğu, mezun olduktan sonra bu harfleri unuturken, lise müfredatlarına böyle bir dersin koyulmasının bir gerçekliği yoktur. Sosyal bilimler liselerinde bir yere kadar kabul edilebilecek bu uygulama, bütün liseler için uygulandığında sonuç tam bir başarısızlık ve emek kaybı olacaktır. Ayrıca, “Rika” (el yazısı) öğretilmeye kalkışılırsa ders yükü açısından öğrencileri çok zorlayacaktır. Bir diğer sorun ise, bu dersi verebilecek yetkinlikte öğretmen eksikliğinin olması. Tarih-Edebiyat bölümü mezunlarından ziyade İmam-hatip mezunlarının istihdam edilmesinin de önünü açan bu karar, zaten yeni yasalarla katmerlenmiş olan eğitimde gericileşmeyi de ivmelendiriyor.

    Osmanlıcanın entelektüel gelişim ve katkı açısından bir yeri olmadığını elbette ki iddia etmiyoruz. Osmanlıca okuyabilmek veya yazabilmek, öğrenmeyi isteyen birisi için son derece yararlı bir beceridir. Bir Osmanlı tarihçisinin, edebiyatçının veya bu döneme meraklı bir insanın bilmesi zorunluluk veya en azından bir gerekliliktir. Ancak tabloya bakacak olursak, bu kararın liseler özelinde bilimsel anlamda bir karşılığının olacağının düşünülmesi gerçekçi değildir.


    -- spoiler --

    #97715 hüseyin gözleme | 9 yıl önce
     
  2. tümünü gör