kayıt

noam chomsky

  1. 1
    çok ağırbaşlı ve alçakgönüllü bir amca. fantazi olsun diye doktorada mit'ye başvuracaksam, sadece bu adam için. ulan çocuğum olsa böyle bi şey olmasını isterim. gerçi birileri konuştuğu iddia edilen maymuna "nim chimpsky" adını vermiş ama oğluna/kızına böyle bi isim veren olmuş mudur bilmiyorum. ben de "naim çamsakızı" gibi bi isim koyarım heralde.

    neyse, mesela herif iowa'da yerel yayın yapan bi radyo kanalına katılıyor. ortam o kadar iowa ki, konuşma aralarında berdan mardini çalıyor falan. programın sunucusu şöyle sorular soruyor: "şimdi halk şunu merak ediyor. dilbilgisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? yani... aaaamm... sıfatlar, tümleçler, bana çok kafa karıştırıcı geliyor". normalde bu soruyu dilbilimde devrim yapmış birine sorduğunuzda, adamın sizi elektrikli testereyle kovalaması beklenir ama abimiz "öncelikle dilbilim ve dilbilgisi arasındaki farkı anlayalım..." diye başlayıp, hiç bozuntuya vermeden güzel güzel anlatıyor.

    sonra bakıyorsun hollanda televizyonunda foucault'yla insan doğası hakkında tartışmaya katılmış. bu ara "ne alaka" dediğinizi duyar gibiyim. chomsky'ye göre (belli noktalarda benim de katıldığım bir biçimde) dil ediniminin evrensel bir şey olması insan doğasının bir sonucu. zaten bunu destekleyen bir sürü sav var. mesela bilinen çoğu dilin zamanı mekanlaştırarak metaforlaştırması (metafor deyince hemen gaza gelmeyin; "10 yaşına basmak" veya "o zamanlar geride kaldı" gibi kullanımlardan bahsediyorum. gerçi biz zaten türküz. bize adres sorulduğunda, hızı ve izlenecek rotayı bile bilmeden "burdan 20 dakka" gibi şeyler söyleyebildiğimize göre, bazı şeyler çoktan redundant bile olmuş demektir. neyse, herif fukoyla tartışıyor. fuko her heceye vurgu yapacam diye kendini yırtarken, chomsky abimiz efendiliğinden yine ödün vermiyor. bu arada hollanda televizyonunun yaptığı yayına da dikkat çekmek isterim. biz de en iyi ihtimalle murat bardakçı'yla ilber ortaylı'yı izliyoruz. o da bu tartışmadan 42 sene sonra. bu programın alternatifi de telegol. 1971'deki tartışmanın başlığı "human nature: justice vs power". bizim en kral tartışmamız ise "fatih sultan mehmet eşcinsel miydi?" veya "alex'e çok mu ayıp edildi?" gerçi türkiye'de televizyona çıkıp adalet ve iktidarı nah tartışırsın, o da ayrı mesele ama...

    sonra bir bakıyorsun, adam türkiye gibi saçma sapan ülkelere gelip konferans veriyor (ben olsam gelmem mesela). bizimkiler doğal olarak isyanlarda "öööö çomski pkk'cı çıktı! terörist yahudi şovenist köpek" falan diye. aslında tabii ki sevmeyeceksin. senin yatağının karşısına bile 70 ekranlık bi halini koyduğun ana akım medyayı eleştiren bi insan o (bkz. manufacturing consent, what makes mainstream media mainstream, necessary illusions vs.) aynı görüşlere sahip olmamanız o kadar doğal ki. ayrıca adamı yahudi (veya siyonist desek daha doğru olur) olmakla suçlayanların %90'ı bir siyonist kartelinin elinde olduğu çok bariz olan televizyonları izliyor, gazeteleri okuyor ve bunların belirlediği gündem kadar bir dikkat aralığında yaşamını sürdürüyor.

    neyse, aynı zamanda mit'de felsefe ve dilbilim bölümünün başındaki bu adam, büyük bi alçakgönüllülükle okuldaki koreli öğrencilerin çektiği gangnam style klibinde boy gösteriyor. bizim üniversitelerin wikipedia'ya referans veren brilliant hocalarının odasına girmeye korkarken, allahın pis yahudisinin yaptığına bak hele!

    herif hiçbir şey yapmasa sakin ve alçakgönüllü tavırlarıyla yine gönülleri fetheder. onun dışında syntactic structures ve aspects of the theory of syntax'iyle de alana ilgisi olanların gönüllerini fethedebilir. dilbilim paradigmasının ise o kadar uzağındayız ki, dilbilim dendiğinde bizim aklımıza gelen en büyük çalışma bye bye türkçe oluyor. belki "milliyetçi dilbilim" gibi bi teori ortaya atıp "türkçede serbest sözcük dizilişi (free word order) diye bi şey yoktur. bunlar hep amerikalı siyonistlerin bilgi yapımızı (information structure) sikertmek için empoze ettiği şeyler" şeklinde bir sav öne sürerek kendimize yeni ufuklar açabiliriz. mesela bundan 1-2 sene önce ziraat mühendisliği okuyan bir arkadaşım türkçenin dünyadaki en iyi dil (ama ne için en iyi dil olduğu kesinlikle belirtilmiyor. sadece en iyi dil) olduğunu söylediğinde kendisiyle dalga geçtiğim için bana küsmüştü. bu arada türkçeye garezim yok. sadece "dünyanın en iyi dili" kavramına bir anlam verememiştim. sonra adam dilbilimi bir bilim dalı olarak görmediğini ve bir dili konuşan herkesin o dil hakkında her türlü tartışmaya girebileceğini falan söylemişti. kaldı ki ben öyle gerizekalı üniversite öğrencileri gibi 2 gramlık beyniyle kafasına göre çıkarsamalar yapan bir insan da değilim. normalde bu ateşli öğrenci milleti edebiyat, felsefe, sinema gibi konularda birbiriyle tartışacam diye götünü yırtar. eski sevgilim de böyleydi mesela. sırf boş boş tartışmamak için, daha yeni tanıştığımız sıralar karamazov kardeşler'i hayatımda ilk kez duyduğumu söylemiştim. şeker gibi insanlara da hiç bilmedikleri konularda posta koyabiliyorlar yani. bunu neden anlattım? olayın neresinde olduğumuzun görülmesi için.

    neyse efendim, böyle işte. akademisyenler chomsky gibi sakin olsun, bi soğuk ayranımızı içsin diye kampanya başlatmak belki türk akademik ortamı için en yerinde karar olacaktır.
    #63829 vaniable | 11 yıl önce
     
  2. tümünü gör