kayıt

en anlamlı dizeler

  1. 20
    "ne çıkar siz bizi anlamasanız da
    evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
    eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.

    hiçbir şey! kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
    yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
    dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
    menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
    mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur
    her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir
    bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla
    deriz ki, "şuram ağrıyor" bir de, "başım dönüyor", "yanıyor
    avuçlarım"
    belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma
    bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş,yaşıyorcasına
    uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık
    nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köşesinde insan
    olmalarıyla-
    korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin
    kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin
    ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park
    bekçisinin
    korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi
    sallanaraktan

    bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda
    aranan
    korkunçtur-bunu anlıyoruz-bir yüzün en çoğul beyazında
    korkunctur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe
    ışıklarında
    ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan
    olmalarıyla
    korkunçtur korkunç!
    diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum
    ayrıca
    neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
    tüketen kim. hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
    ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla
    çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz
    inceliği
    ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi
    yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
    bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar
    birakıp giden beni bir kenara, bir uzağı, yada bir boşluğu bırakır
    gibi
    ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya
    ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.
    ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız
    hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adına
    eskimiş fırçalarda, kırılmış şişelerde, tozlanmış ilaç kutularında
    okunmaz kitaplarda, uzaksı giyişlerde çocuksuz avlularda
    anlamsız kahvelerde, bir yolun çok ucunda, asılmış koyun
    butlarında
    ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız
    kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan
    olmalarımla

    kapansam, evlere kapansam, yıkanmış bir deniz bulacaksam orada
    anılar bulacaksam- anılar mi dediniz ? ne sesli bir vuruşma
    odalar bulacaksam, odalarda kadınlar, çiçekler, çok aynalar
    rakılar, gene rakılar, kırıklar sonsuz yaralar
    bulacaksam orada, bir koltuğu bir koltuğa doğru
    bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doğru yaklaştıran çocuklar
    sinekler bulacaksam, kaskatı yapan boşluğu, sinekler
    zorlanmış bir gülüşten-iğrenip birden-kusmalar, bulantılar
    bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar
    ölüler bulacaksam-ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dışa
    vurmalar
    ne dedik, dışa vurmalar mı, yani ilk aydınlığı mı ölümün
    ölümün ilk aydınlığı mı, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu
    konuda
    ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcık birşey insanın
    sonsuzunda
    bu kadarcık bir şey-iyi ya, peki, şimdi kim var sırada
    sakın haaaa!. biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza
    yok deyin çünkü biz..biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
    ne güzel ellerimizle.. başlayın, hadi başlasanıza
    örneğin bir kahve falı ? az müzik ? diyorum biraz iskambil!..
    ama hiç seslenmeyelim-seslenmeyelim-içimizden oynayalım
    ayrıca
    - dört kişiyiz!
    - hayır on!.
    - bin kişiyiz!
    - bana kalırsa..
    ne kadarcık bir fark var bizimle bütün insanlar arasında
    öyleyse başlayalım: koz kupa! ah şu sinek onlusu bire bir
    unutulmaya
    çayınız soğuyacak! çayınız mı dediniz ? ne tuhaf biraz
    anlıyorum

    - üç karo!
    - pas diyorum!
    - susalım baylar, dört kupa!
    ah şu sinek onlusu! koz kupa! çayınız mı dediniz ? susalım!
    susalım-niye susalım-anılar mı dediniz ? ne sesli bir
    vuruşma!
    ya sonra ? bırakın şu sonrayı, bilmem ki nedir o sonra
    gene mi, başladınız mı ? peki şimdi kim var sırada
    sakın haaaa!. biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza
    yok deyin çünkü biz..biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
    ne güzel ağzımızla.. yok canım, ben var ya, istiyorum sırada
    olmayı istiyorum-sahi mi- ama isterseniz siz olun
    siz olun, biz olalım kim olacak ? -hep böyle oyalansanıza
    yani "şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa."
    gibi oyalansanıza
    biraz oyalansanıza.

    bir oyun başka olamaz oyundan gibi
    bir söz başka olamaz sözden gibi
    bir şey başka olamaz şeyden gibi
    tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
    ne gelir elimizden insan olmaktan başka
    ne gelir elimizden insan olmaktan başka
    ..."
    (bkz: edip cansever)
    #38844 richter | 13 yıl önce
     
  2. tümünü gör