66
1997 senesinin aralık ayı, ikinci sınıftayım. matematikten nefret ediyorum, çünkü çarpım tablosunu ezberleyemiyorum; daha doğrusu orospu çocuğu 7leri ezberleyemiyorum.
o zamanki sınıf hocamız mustafa hoca da büyük bir şevkle ezberletmeye çalışıyor çarpım tablosunu. yanımda oturan gerizekalı yasin bile ezberlemiş, okula başlamadan okumayı sökmüş olan ben yedilerde takılmış kalmışım. çıkarttı tahtaya hoca, 7 kere 8'i sordu, yine bilemedim. kulağımı çekti. babana söyle yarına kadar ezberletsin sana dedi. gittim oturdum yerime, ağladım.
çıkışta servise gidiyorum, baktım okul kapısında babam. işten erken çıkmış gelmiş. korkudan aklım çıktı, dedim kesin mustafa hoca babamı aradı, şimdi ağzıma sıçacak. gittim yanına babamın, atla arabaya dedi. bindim binmesine ama, nasıl anlatacağım diye düşünüyorum, boğazımda kocaman bi düğüm. ne yalan söylesem diye düşünürken baktım eve doğru gitmiyoruz. nereye gidiyoruz diye sordum babama, "adanaya," dedi; "maça gidiyoruz.". ne maçı baba diye soruverdim. "galatasarayın maçı oğlum" diyiverdi babam. şoklardayım. ne işi var galatasarayın adanada diye düşünüyorum. o zamanlar ne yaşadığımız şehrin takımı* birinci ligde, ne de adana. meğer kayserispor'un cezası var diye maç adanada oynanacakmış. iş yerinden babamın bir arkadaşını daha aldık, bastık arabayla bir saatte gittik adanaya.
ne biletimiz var ne başka bişeyimiz, karaborsadan alacağız. ama karaborsa hakikaten karaborsa, o zamanın parasıyla 1 milyon olan açık tribün maç biletini 20 milyondan satıyorlar. büyük takım tabi bu, kolay gelir mi adanaya. arıyoruz arıyoruz bulamıyoruz bilet, o parayı da verirsek zaten ya mersine dönüşte arabayı itmek ya da beni ipotek ettirmek zorunda kalacağız. maça kalmış yarım saat, bulamıyoruz aga. babamın yüzü düştü, uğur amca* zaten umudu kesmiş. ben ağlamaya başlamak üzereyim. yanımıza genç bir çocuk yaklaştı. babama yanaşıp "abi bilet mi arıyorsunuz" diye sordu. babam da klasik karaborsacı olarak düşünüp "arıyoruz da, o kadar para veremeyiz be abicim" dedi. çocuk "abi iki biletim var maça, benim hanımın doğum sancısı başlamış, gidemeyeceğim, aldığım paradan size vereyim biletleri" dedi. mutluluğumuz tarifsiz. aldık biletleri girdik maça. ışıklar gözümü alıyor, hiç gece maçı izlememişim o güne kadar. hagi'yi, hakan'ı sahada gördüğüm gibi kendimden geçtim, dünyanın en mutlu çocuğuyum o esnada.
maç başladı, ilk yarının başlarında hakan şükür'ün golüyle öne geçtik. gol sevincimde babamın üzerine tırmandım adeta, çok ama çok mutluyum. ikinci gol de ilk yarının sonunda ümit davala ile geldi. keyfim inanılmaz. ikinci yarıda biraz daha rölantiye aldı galatasaray oyunu, galatasaray yavaşladıkça ben de yavaşladım. akşam yemeği yememişiz, uykum var, yorgunluk çöktü üstüme. derken kayserispor'un penaltısı geldi. golü attılar. durum 2-1. allahım nolur berabere bitmesin diye dua ediyorum. nolur kazanalım. nolur uğurlu geleyim galatasarayıma. derken gözüm karardı.
uyandığımda adana numune hastanesindeyiz. kolumda serum. baktım yanımda babam. şekerim düşmüş, golden sonra bayılıvermişim. hemen getirmişler hastaneye. ağlamaya başladım. babam noldu oğlum dedi, "baba ben yedileri ezberleyemiyorum, öğretmen yarına baban ezberletsin öyle gel dedi" dedim. babam "siktir et oğlum, maçı kazandık ya, boşver sen yedileri" dedi.
6 aralık 1997 idi tarih. o gün galatasaray kayserispor'u adana'da 2-1 yendi. o günden beri galatasaray'ın her maçını izledim, galatasaray ile yattım, galatasaray ile kalktım, hayatımın en önemli parçası yaptım. ve o günden beri de orospu çocuğu yedilerden hep nefret ettim. amınakodumun yedileri...
tümünü gör