kayıt

taşra ahlakı

  1. 3
    oluşmasında ve yerleşmesinde geçmişten gelen bir takım sebeplerin büyük rol oynadığını düşündüğüm ahlak tipidir. karadeniz'de, iç anadolu'da ve akdeniz'de çok köy gezdim, çok insanla konuştum, tartıştım. yeri geldi ben konuştum, yeri geldi tek bir laf edemedim sadece dinledim. en sonunda da o insanların en az bizim kadar bilinçli olduğunu, hatta tecrübe farkıyla bizden bir tık önde olduğunu üzülerek tatbik ettim. dikkatinizi çekerim her konuda çok bilgililer, çok okuyorlar demiyorum lakin yaşı belli bir seviyenin üzerinde olan amcalar başta olmak üzere, hayatlarını doğrudan ilgilendiren sosyal ve ekonomik olaylar karşısında neredeyse kronolojik bir bilgiye sahip olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. bir genelleme yapmak istemem ama odtü gibi türkiye'nin en gözde üniversitelerinden biri olan bir okulda bile bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insanların sayısının azımsanamayacak kadar çok olduğu göz önüne alınırsa, bu taşralılardan öğrenecek çok şeyin olduğunu anlamak hiç de güç olmuyor.

    aşağıda bahsedeceğim sebepler memleketimin tek bir gün görmemiş insanınca mevcut idarenin neden bu denli benimsendiğini hatta mal bulmuş mağribi gibi sahiplenildiğini gösterir nitelikte.

    uzak geçmişten başlayacak olursak;

    1950'lere kadar imam hatipler, medreseler ve ezan başta olmak üzere halkın kırmızı çizgilerinden belki de en önemlisi diyebileceğimiz dini unsurlar hedef alınmış. hangi şehir hangi köydü hatırlamıyorum ama bir amcamın da dediği gibi "bugün halen maneviyatsızlık konusunda sıkıntılar yaşıyorsak o günlerde yapılan akıl dışı uygulamalara bakmak lazım”. medreselerin bir gecede kapatıldığı, ezanın türkçeleştirildiği ve mütedeyyin insanların 27 yıl boyunca kafeste tutulduğu o yıllarda maalesef dine dair ne varsa etkisizleştirilmiş. ezanı türkçe okumayan duyarlı imamlar sokaktaki çocuklara ezan okuturlarmış. şikayet geldiğinde ise cezaevini boylarlarmış. kuran kurslarına ani baskınlar yapılır burada bulunanlar karakola götürülürmüş. ‘neden siz kur'an okuyorsunuz' diye sorarlarmış, cevap beklemeden dayak faslı da başlarmış.

    Canını malını feda edenler devletten uzak tutulmuş. devleti esas kuranlar ikinci plana atılmış. halkın yokluğu, derdi hiç düşünülmemiş. anadolu verem ve bit ile boğuşurken balolarda içkili alemler yapıldığı çok sonraları öğrenilmiş. tokat'da yaşlı bir amcam "yokluğu tatmadılar yavrum. halkın hizmetinin karşılığı zulüm oldu” diyordu.

    erzurumda yaşlı ve yorgun bedenini dinlendirdiği koyun yününden doldurulmuş yer minderinde oturan seksenli yaşlardaki hüseyin amcam, 1940'lı yıllarda en çok ekmeğin yokluğunu yaşayıp hissettiklerini anlatmıştı. ekmeği olanlar parmakla gösterilirmiş. hüseyin amca anadolu halkının yokluk ve yoksulluğu iliklerine kadar yaşadığını söylemişti. özellikle köylerde kara sabana koşacak öküz bulamadıklarını anlattı. İnek, koyun ve keçilerden "kamçı parası" adı altında vergi alınırmış. o kamçı parasına o zaman "yol parası" derlermiş. o yol parasını vermeyenler en az 20 gün, bir ay yol yapımında çalışırlarmış. "kız erkek hepimiz aynı entariyi giyerdik" diyordu hüseyin amca, şehre gidecek olanlar kapı kapı palto ararmış kış günleri.

    çorum'da tanıştığım bir başka amcam ise son noktayı koymuştu adeta. "o zamanlar emre itaat diye bir şey vardı, biz de öyle yapmak zorunda kaldık."

    bu döneme ait çoğu kişinin bildiği bir anekdot da benden gelsin. 1946 yılında iktidarı kaybetme endişesiyle chp seçimlerde açık oy gizli tasnif metodunu kullanmıştır. 1950 yılında ise gizli oy açık döküm ile alaşağı olmuştur.

    herkesin az çok bildiği yakın geçmişteki rezaletlere değinecek olursak;

    - imf ile sıkı pazarlıklar olur, (imf istediğini kopardıktan sonra) adamlar lütfedip 10 milyon dolar (milyar falan değil) vermeye karar verirlerdi. başta güzide iktidarlarımız olmak üzere tüm türkiye bu paranın serbest bırakılmasını beklerdik. gün verilirdi, gün beklenirdi falan.

    - izmir seka, tekel, bilimum demir çelik ve şeker fabrikaları her sene zarar ederdi. oralara insanlar rica minnet baya makul maaşlarla doldurulurdu. fazla çalışmak gerekmezdi. babası tarım il müdürlüğünde veteriner olan biri olarak babam bok tulumu içinde ahır ahır gezerken, gıcır gıcır giyinmiş babamı köylere götüren ortaokul mezunu şofor işçinin çok daha fazla maaş aldığını çok iyi hatırlıyorum mesela.

    - çakıcı, ergin kardeşler, korkmaz yiğitler, pekerler, akgünler vs. her akşam hasımlarına tv ekranından tehdit demeçleri verirlerdi. televizyonda sık sık bunları gördüğüm için ülkeyi bunlar yönetiyor sanırdım...

    - trt haber kuşağının son bölümü şu şekilde açılırdı: ve şimdi de zamlar... şeker x milyona, çay y milyon 500 bine, benzin yüzde 22 artışla (evet tek günde çift haneli zamlar olurdu), z milyona yükseldi. enflasyon ebesinin amı olmuş, üç haneli sayıların altına inmezdi. 3 yıllık önlükle okula gitmeye utanırdım.

    - elin oğlu masrafları kısmak için lazerle bişeyler yaparken bizim fabrikalar kömürlü olurdu. girdi maliyetleri, üretim maliyetleri çok çok fazla olur ortaya da çalışanlara ödenen maaş dışında bir marjinal fayda çıkmazdı. zarar eden fabrika kimsenin kendi fabrikası olmadığından durumdan kimse sorumlu tutulmaz, kimseyi de enterese etmezdi.

    - devlet büyüklerimiz temel atma törenlerine katılır, ilk harcı el arabasından kürekle alıp dökerlerdi. sonra o temeli atılan yer subasmanda kalırdı. inşaat ustası dahil kimse bi daha uğramazdı.

    - otel motel yakılırdı. devlet güvenlik güçlerine "sen karışma lan" derdi. sonra rövanş olarak köy yakılırdı. ateş düştüğü yeri yakardı. ağlayan ağladığı ile kalırdı.

    - hastane kuyruklarının şimdiki pop star kuyruklarını andırdığı yıllardı. doktor sırası ayrı beklenirdi, eczanaden ilaç almak ayrı bir çileydi. üç beş kişi giderdiniz ki hastaneye biri ilaç kuyruğuna, biri röntgen, biri de doktor sırası beklesin de muayene işlemleri 1 günde bitsin.

    - bayramlarda yollar kan gölüne dönerdi. neden mi? çünkü bölünmüş duble yollar yoktu.

    - 80 kişilik sınıflar vardı o zaman. sınıf öğretmeni ismimizi 3 yıl sonra falan öğrenirdi.

    - 544 bin yoksul vatandaş toki sayesinde ev sahibi olamamıştı. "bizim de kendimize ait iki oda bi salon yuvamız olabilecek mi acaba, ölmeden o günleri görebilecek miyiz" diye kara kara düşündükleri bir dönemdi.

    - 9,5 yılda 206 tane barajımızın henüz inşaa edilmediği bir dönemdi.

    - ilköğretime devam eden erkek öğrenci için aylık 35, ortaöğretime devam eden erkek öğrenci için aylık 45, kız öğrenciler için aylık 55 lira eğitim yardımı yapılmıyordu. üç kuruşluk kitabı alamadığı için kızını/oğlunu okula gönderemeyen aileler vardı.

    - bağ-kurlu ssklı diye bir ayrım vardı. ssklar açlık sınırındaki fakir vatandaşın hastanesiydi, bağ-kur fakirlik sınırındaki orta kesim sayılan memurun, esnafın. trafik kazasında ölümcül yaralanmış bir hasta bağ-kurlu değil diye bakılmazdı ssk ya gönderilirdi mesela.

    - uğur dündar, arena programında gizli kamera çekimi ile rüşvet alan memurları yayınlardı her program ama o zaman hükümete tek laf etmez memurlara biraz bişeyler derdi.

    - 40'lı yaşlarda insanlar emekli edilirdi. sosyal güvenlik sistemi perişan haldeydi.

    - batık bankaların olduğu yıllardı. devleti soyup soğana çeviren siyasetçi yakınları bankaların içini boşaltıp kaçarlardı. enkazlarını da mevcut hükümet kaldırdı.

    - kuvvetler ayrılığı çeşitliliği vardı. yasama, yürütme, yargı, medya. hatta medyanın dörüdüncü değil, birinci kuvvet olduğuna inanılırdı. nitekim financial times'a açıklama yapacak olan aydın doğan, "erbakan hükümetini benim gazetelerim indirdi" diyebilecekti.

    - 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatımızın 152 milyar dolara ulaşmasına daha çok zaman vardı.

    daha sayfalarca sayılabilir. şimdi diyeceksiniz ki olumsuz tarafları da var onlar nerede? bu kadar iğrençliği, bu kadar rezilliği gören toplum özgürlükler kısıtlanıyor diye, bilmem nerede maden göçmüş (ki bunlar o zaman da oluyordu) diye, cemaat'in dediğine göre yolsuzluk varmış diye sahip olduğu onca şeyden vazgeçer mi? klasik kuduzu görüp sıtmaya razı olma durumuyla karşı karşıyayız. taşra ahlakına sahip dediğimiz halkın cevabı ise net: böyle sıtmaya can kurban..
    #97433 kamikaze | 10 yıl önce
     
  2. tümünü gör