39
okurken şunları dinlemenizi tavsiye ederim: http://www.youtube.com/watch?v=c71jUDf3A78 http://www.youtube.com/watch?v=mYWpRkBaij4 http://www.youtube.com/watch?v=Ituzi_-9RJI
bundan birkaç yıl önceydi. çok güzel bir insanla tanışmıştım*. ama o zamanlar beraber takılacak kadar iyi tanımadık birbirimizi. aradan yaklaşık 4-5 ay geçti. o yürümeyi çok severdi. evdeki sorunlarından kaçmak için iyi bir yoldu bu. bir gün yine çok gergindi ve yürüyüşe çıkacağını söyledi. "gel beraber yürüyelim" dedim. başta biraz şaşırdı. ama sonra kabul etti. 1 saat sonra metro durağında buluştuk. onu ilk kez görmüştüm. evime yaklaşık 10 dakika mesafede olan buluşma yerine gidene kadar ortak noktalarımızın ne kadar çok olduğunu ve bu kızı kaybetmemem gerektiğini anlamıştım. beraber yaklaşık 1.5 saat yürüdük. turun sonunda morali düzelmişti. sonra iyi arkadaş olduk. birbirimize giderek daha fazla benziyorduk. bana müzik hakkında birçok şey öğretti. şu an bildiklerimin çoğu onun sayesindedir. o yüzden ona o-sama demişliğim de vardır. * http://en.wikipedia.org/wiki/Japanese_honorifics#Sama daha sonra bu ikili bir anda 3-4-5 kişilik bir arkadaş grubuna dönüştü.
her şey iyiye gidiyordu. yaşadığım onca gereksiz yıldan sonra nihayet bir şeyler anlam kazanmaya başlıyordu.onunla birbirimizin cümlelerini tamamlar olmuştuk. benim bir şeyleri anlatmaya ihtiyacım vardı ve o beni dinliyordu. daha fazlasını isteyemezdim. 1-2 ay sonra neredeyse her gün buluşur olduk. ama grupta dağılmalar başlamıştı. ayberk de barış da yavaş yavaş aramızdan uzaklaşıyorlardı. atakanla zaten aynı lisedeydik ve dolayısıyla onu her gün görüyordum. ama o kalmaya devam etti. bir gün yine buluştuk ve bu sefer ayberk de geldi. o yorgun olduğunu söyledi. kahverengi ceketimi çıkarıp omzumda topladım. başını yasladı. içimde garip bir his vardı. neden bu hoşuma gidiyordu anlamadım. belki de kaybetme korkum ilk o an başladı. o uzun saçlarımı çok severdi. tabi lisede olunca max 3 aylık olabiliyordu. bir gün saçlarımı kestirdim ve onun yanına gittim. bana saçlarımı çok kısa kestirdiğim için kızmıştı. ben de "nasıl olsa bakan yok kısa kestireyim de berber yüzü görmeyeyim" diye düşünürdüm hep. evine bırakmadan önce biraz dışarıda oturmayı teklif ettim o da kabul etti. beraber metronun orada bir bankta oturduk. karşı taraftaki banka bir çift ve köpekleri oturdu. bir anda köpek kadına dayamaya başladı *. biz de gülmeye başladık haliyle. adam bunu görünce köpeği üstümüze saldı. köpek bizi yaladı durdu. sonra çift yanımıza geldi konuşmaya başladık. adam bize "çıkıyor musunuz?" diye sordu. ben de hayır dedim. ama bunu söylerken ona bakmıştım. yüzü asıktı. bir nevi ipuçları topluyordum. sonra onu eve bıraktım.
mesajlaşmaya devam ediyorduk. bir anda adamın aklıma yerleştirdiği beraberlik konusu açıldı. ben de "tanrıyla kul arasında olur mu ya" gibi saçma sapan bir cevap verdim. o da "ben de tanrı olmak istemiyorum o zaman" dedi. cevap veremedim. tamam neyse boşver diyip konuyu kapattı. o zaman anladım her şeyi. istediği şeyi yaparsam onu kaybedeceğimi biliyordum. göze alamadım. o gece çok erken yattım. 1 hafta boyunca düşündüm ve bu süre içerisinde onunla buluşmadım. "okul çıkışı gelsene takılırız" diye mesaj geldi. kabul ettim ve yanına gittim. bu konuşma yaşanmamış gibi devam ettik hayatımıza o gün. yine metronun oraya onu bırakmaya gittim. tam gidiyordu ki "tanrı olmamayı hala istiyor musun?" dedim. gözlerimin içine baktı ve "evet" dedi. sarıldık. ben hayatım boyunca hiç bu kadar güzel sarılmadım. mutlu bir şekilde evine döndü. ama bir geri sayımın da başladığını hissediyordum. ilk ayımız gayet başarılıydı. her şey yerli yerindeydi. ama sonra ona bir şeyler oldu. bir yandan hastalığı* bir yandan ailesi bir yandan da kurtulamadığı stresi. daha fazla emek harcamam gerekiyordu. ona çok sevdiğim kolyemi verdim. hastalığının umurumda olmadığını onu her haliyle sevdiğimi söyledim. ama yine de yetmiyordu. elimden kayıp gittiğini hissedebiliyordum. bir gün kötü tartıştık ve ayrılma konusu açıldı. içimden gelmese de ayrılmam gerekiyordu. ayrıldık. aradan birkaç gün geçti, telefonum çaldı. arayan oydu. evimin önünde olduğunu ve konuşmak istediğini söyledi. hemen hazırlanıp aşağı indim. kolyemi geri vermeye gelmişti. kendi boynundan çıkarırken kolyenin ipi koptu. ceketimin iç cebine koydum. onu ondan sonra hiç görmedim. böylelikle hem sevgilimden hem de en iyi arkadaşımdan oldum. eğer olur da kampüs içinde uzun saçlı, kahverengi ceketli kulağında kulaklıklı tek başına amaçsızca turlayan birini görürseniz, o büyük ihtimalle benimdir.
tümünü gör