kayıt

hrant dink

  1. 12
    türkçe ve ermenice yayımlanan haftalık agos gazetesi'nin genel yayın yönetmeni idi, insandı, yazardı, babaydı, eşti, "çutak"ıydı rakel'in...

    Bugün tam 7 yıl oldu kaybedeli, katledileli... Ve bulunamadı failleri hala, sorulamadı adaleti... Ve hala ısrarla "kör ölür, badem gözlü olur" diyenler, diyebilenler var arkasından, hala... Ve hala abdi ipekçi, Uğur mumcu, Bahriye üçok, Ahmet Taner kışlalı, çetin emeç gibi onun da katili bulunamadı...

    Kendini bilmeyen devletin eliyle yetiştirilmiş, maşa olarak kullanılmış bir "çocuk" * * tarafından vuruldu. Kendi kararı olduğunu söyledi çocuk, kanına dokunmuştu sadece bu yazarın yazdıkları, içine sindirememişti, tamamen kendi kararıydı... Örgüt olur mu hiç, örgüt yoktu. Hatta birileri kanına girmişti bu çocuğun, "sen türksün, göster de ürksün" dediler, "türklüğe hakaret ediyor" dediler, haddini bildirmek gerekli idi, biri azmettirdi, biri silah sağladı, biri lojistik, biri kalacak yer, o da bastı tetiğe. Ama örgüt olur mu hiç, örgüt yoktu. "Bir bebekten bir katil yaratan karanlık" tarafından öldürüldü "ürkek güvercin"... Kimse görmedi cinayeti, görmek istemedi, kameralar çekememişti, yakalamak istemediler, sonra zorla yakalandı (güçlükle değil, istemeyerek), ah ama yok yakalanmak değildi onunkisi, onur, guru duyulacak bir şeydi, bu yüzdendi polislerin onla Türk bayrağı önünde hatıra fotoğrafı çektirmesi...

    Üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen Hala adaleti sağlanamayan, katledilen yazardır, şu sözlerin de sahibidir:

    "paris'e gideceğim. orada concorde meydanı'nda bir taşın üzerine çıkacağım ve haykıracağım: "1915'te ermenilere soykırım yapılmamıştır." o taşın üzerinden ineceğim, ankara'ya gelecek güven park'ta bir taşın üzerine çıkacağım ve "1915'te ermenilere soykırım yapılmıştır!" fransa bir kolumdan türkiye öteki kolumdan tutup beni hapiste sürüklemek isteyecek. ama ben düşünce özgürlüğünü savunmaktan bir an bile geri kalmayacağım. bu benim bir aydın olarak, bir insan olarak namusumdur, ödevimdir, sorumluluğumdur."

    "ermeni olduğum için, hayatımda birçok ayrımcılık yaşadım. bunlardan biri de askerlik yaparken oldu. devremdeki tüm arkadaşlarıma yemin töreninden sonra, erbaş rütbesi taktılar ve bir tek beni ayırıp; er olarak bıraktılar. iki çocuk sahibi koca bir adamdım, umursamamam gerekiyordu belki. amma velakin, fena koymuştu bu ayrımcılık. tören sonrasında herkes ailesiyle mutluluğunu paylaşırken, teneke barakanın arkasında tek başıma saatlerce ağladım. elimde tuttuğum anahtarı, ağladığım duyulmasın diye oluklu tenekeden barakaya sürtüyordum yürürken. bir o yana, bir bu yana yürüdüm, yürüdüm ve ağladım..."
    #78786 bluefairy | 11 yıl önce
     
  2. tümünü gör