6
"Sınırın Güneyinde Güneşin Batısında" adlı kitabını okuduktan sonra halen okumaya devam ettiğim "1Q84" kitabını okumaya başladığım, yapraklarında ABD'den çıkan bir rüzgarın esintisinin hissedilebileceği Japonya'daki bir ağaç olarak tanımlanabilecek bir yazar.
Daha önce aldığı Edebiyat Ödülleri şunlardır;
1996 Yomiuri Edebiyat Ödülü ("Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle)
1985 Tanizaki Ödülü ("Sekai no ovari to hahdo bohrudo"yla)
1982 Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü ("Hitsuci vo meguru Bohken"le)
1979 Gunzou Edebiyat Ödülü ("Kaze no oto vo kike"yle)
-Bunlardan sonra, tam olarak tarihi konusunda bir fikir sahibi olmasam da, Cotzee, Kundera ve Naipaul gibi yazarların da zamanında layık görüldüğü "Jerusalem Prize"ın sahibi olmuştur son olarak.
Edebi şahsiyetinden sonra yazarlığı hakkında söylenebilinecek sözler, 1Q84'ü baz alarak özellikle, sürükleyici bir anlatım, arı bir dil ve çok iyi planlanmış bir kurgudur basitçe. Romanlarında genelde diğer Japon yazarlarda hissedilen Japonvari bir disiplinden söz etmek pek mümkün değil. Kitabı okurken daha çok Batılı bir yazar tarafından yazıldığı hissine kapılıyorsunuz. Ancak bunun yanı sıra, yazarı öne çıkaran en büyük vasıflarından biri karakterleri üzerinde derin bir ruhsal çözümlemenin yanı sıra, yaptığı betimlemelerin dış kapının mandalı gibi kalmayıp tabiri caizse "cuk" diye oturması. Zevkle okunan bir kitap olmasının yanı sıra, diğer güncel yazınla özellikle benzeşen bir tarafı ise eserlerinde bir "seks" olgusunun varlığının kolayca hissedilmesi. Gerçi bu da cinsel hayatın ruhsal çözümlemelerin ve olay örgüsündeki kurgulamanın bir parçası mı yoksa diğer günümüz yazınının çoğunda bulunan basit cinsel deneyimleri aktararak okuru biraz daha bağlamaya çalışarak olay örgüsünün devamlılığını mı sağlamak diye bir sorunsal oluşturuyor. Ancak tabi ki bu sadece küçük bir analizden öte değil.
#77082 ayiboan |
11 yıl önce
tümünü gör