kayıt

eskişehir

  1. 17
    geride bıraktığınız hayatı düşünürsünüz sokaklarında yürürken. ışıklarıyla, insanlarıyla, havasıyla ve okuluyla size cennet vaadeder. büyükşehirden bile gelseniz ilk gününüz oldukça karmaşık geçer bu şehirde. sonra yavaş yavaş alışırsınız. yürüdükçe küçülür, küçüldükçe detaylanır, detaylar arttıkça güzel insanlardan güzel hikayeler dinlemeye başlarsınız.

    bu şehre yerleşeceğim kesinleştiğinde birçok yerden bilgi toplamaya başlamıştım hemen... yazılanlar, çizilenler ve söylenenler beni heyacanlandırmakla kalmamış bünyemde umut haline getirmişti bu şehri. trenle gittim ve içine süzüldüm kocaman bavullarımla. kimseyi tanımıyordum ve hiçbiryeri bilmiyordum. sadece elimde bulunan ''eskişehir rehberi'' ve kafamdaki planlar vardı.

    bir otel buldum, odasının camları yoktu, mecbur olduğumu düşünüp hemen yerleştim. dışarıyı keşfe çıktığımda ise şiddetli bir yağmur ile karşılaştım. yağmur şehri insanlardan arındırmışken, keşfimi üstünkörü tamamlama fırsatı buldum, güzeldi.

    günler geçti, şehri tanıdıkça tanıtmaya da başlar oldum. adres soranlara adresi tarif ettiğim zaman hissettiğim heyecanla beraber sanırım ''eskişehirli'' olmaya başlıyordum. artık bildiğim ve devamlı gittiğim mekanlar vardı. arkadaşlarımı ağırlayabildiğim bir ev ve onları okula çaktırmadan sokacak ekstradan bir açıköğretim kimliği...

    gelenler hayran kalırken kalanlar genelde lanet eder ve hep kötülerdi bu şehri. dersler zordu, yaşam hızlıydı, para lazımdı, ortam lazımdı, herkese birşeyler lazımdı burada ama kimse ihtiyacını hissettiği şeylere de sahip olamazdı genelde. sahip olanlar ise değerini bilmez, sıradanlaştırırdı hemen...

    yürümeyi unutan kişiliğime yürüme alışkanlığını tekrar kazandırmış, yaşam kavgasının yalnız başına ne denli çetrefilli olduğunu ve bu kavga ile nasıl mücadele edildiğini bana öğretmiş, aşırılıkların verdiği büyük zararları, gidenlerin bıraktığı yıkımları, sahteliklerin hayatına girmesiyle oluşturduğu tehlikeleri bir sigara yakıpta sokaklarında ''boşver be'', ''amaaannn'', ''olan oldu'' minvalinde nasıl da halledebileceğimi öğretmiştir bana.

    ''şehir bu sonuçta, konuşmaz, hareket etmez, güldürmez, düşündürmez... hiçbir etkiye sahip değildir.'' derken kendi kendime, tabelasını gördüğünde güldürür, düşündürür, hareketlendirir, konuşturur ve mutlu eder insanı eskişehir.

    bir insan ''ben bu dünyada aidiyetsizim ve böyle kalırım'' diyorsa eğer, yolu eskişehir'e düşmesin. adıyla tezat oluşturur bu gencecik, yepyeni, tertemiz şehir...

    çibörek yiyin, kentpark'a gidin, odunpazarında kaybolun, adalarda çay için, pino'ya gidin, yunusemre kampüsüne kesinlikle girin, bağlarda turlayın, insanlarla muhabbet edin, uçak geçerken anlamsızca kaybolana kadar bakın, tramvaya binin, gondola binin, bisiklete binin, kar yağıyorsa kartopu savaşlarına katılın, fotoğraf çekin, yürürken müzik dinleyin, kendinizi filmde, rüyada, romanda hissedin, en kötü anlarınızda bile gülümseyin bu şehirde...

    not: misafirperver bir insan değilseniz, başka şehirlerde iken eskişehir'de yaşadığınızı fazla dillendirmeyin, misafirde doyum noktası nedir ve bu noktanın ötesi nasıldır, görürsünüz.
    #72195 gurcu | 11 yıl önce
     
  2. tümünü gör