1
bir polisiye yazarımız. ne kadar alanında başarılı olduğu söylense de ben beyimizi biraz sinsi buluyorum. evet sayın kurabiyeler yanlış okumadınız sinsi dedim. niye mi? şu yüzden:
polisiye romanlarını heyecanlı yapan şey kitap boyunca ismi geçen her bir ayrıntının, tüm olay ve kişilerin kitabın en sonunda belli bir sonuç çevresinde birleşmesidir. yani biz cinayet delillerinin cinayetle alakasını çözmeye çalışırken kıvranırız polisiye romanlarında. kişilerin olayla alakasını çözmeye çalışırken kitabın sayfaları su gibi akar. peki ahmet Ümit'in kitaplarında delil yetersizliği mi var? ya da katil kitabın başından kabak gibi belli mi oluyor? hayır sayın kurabiyeler ikisi de değil. ahmet ümit ne karakterleri, ne olayları de ne ayrıntıları birbirine bağlama ihtiyacı duyuyor. bu, merdivenin başında bulunan ölü kadın için tüm polis birimlerinin harekete geçip, işin içine illegal örgütleri karıştırıp en sonun ce eee!!! der gibi kadının ayağının kayıp öldüğünü okuyucuya söylemek gibi bir şey. yani yazar yeraltı örgütlerinden tutun da, kanla yazılmış yazılara, gizlice evde beliren silüetlere kadar her şeyi önünüze sürüyor, sonra da siz onları çözmeye çalışıp kıvranırken, o sanki bunları söylediğini unutmuş gibi kitabın gerideki yüzde doksanını yok sayarak alakasız bir sonuç tutuşturuyor elinize. bu durumda kitabın o yüzde doksanı havada kalıyor ve siz resmen kandırıldığınızı hissediyorsunuz. sizi kitabın sonuna kadar okumaya zorlamak için ordan burdan birsürü şey sokuşturuyor araya. son sayfada bu muydu lan diyorsunuz, kitabı boşuna okuduğunuz hissine kapılıyorsunuz. *
tümünü gör