1
en başından söyleyeyim heyecanlı ve sürükleyici bir yazı değil sadece burada yazar olmanın verdiği avantajla arınma terapimi bedavaya getiriyorum.
bugün normal normal dersime gittim, yine gazlıyım yine şevkliyim. bu dönem 3 ortalama yapıp ikinci dönemi kurtarma hayalleri kuruyorum. dersin bitmesine yakın telefonumun saatine baktım, pılımı pırtımı topladım. mustafa hocanın bıraktığı her an, gazlamaya hazırım. fizikten çıkıp jeolojiye gitmem gerekiyor neticede bu hızın, bu heyecanın sebebi gayet normal.. neyse hoca bıraktı, son sürat arkama bile bakmadan yokuşa kaptırdım kendimi. minimum hareketle soğuktan ve kardan şemsiye manevralarımla kaçıyorum. çok meşgulüm anlaşılacağı üzere. jeolojiye dört dakikalık bir gecikmeyle, son rekorumu kırarak vardım. dersten sonra, telefonuma bakayım belki sevgilim mesaj atmıştır dememe kalmadan telefonumun aslında olması gereken yerde yani sürekli taşıdığım sağ cebimde olmadığını farkettim. tüm çantayı döktükten sonra kaybettiğimi anlayıp geldiğim yollara geri düştüm. fizik dersinde hiç tanıdığım olmadığı için, geldiğim yolu, tüm karları ayağımla ite ite aşağı doğru yürüdüm yaklaşık 40 dakika sürdü belki karın altında kalmıştır diye yaptığım bu arama kurtarma çalışması hüsranla sonuçlandı. doğru fiziğe p2 amfisine gittim ders varmış, olsun girdim oturduğum sıra komple dolu. ders sosyoloji, öğrencinin katılım ve konsantrasyonu ise yüzde iki bin. duyduğum tek ses kağıt kalem sesleri. hoca bir susmuyorki orda oturanlara soruyum telefonumu, herkes çılgınlar gibi not alıyor, hocanın önüne kayıt cihazlarını, telefonları koymuşlar, ders resmen basın konferansı havasında.. yine bir 35 dakika bekledikten sonra biri hocaya bir şey sordu o arada hamlemi yapıp orda oturanlara sordum telefonu,bir yandan hala not tutmaya devam ediyorlar, baktılar ve yok dediler neyse teneffüsü bekleyeyim belki yerdedir dedim. saat 12.35 oldu kadın hala devam ediyor en sonunda sözünü kesip hocam ara verelim dedim kadın lafını kestiğim için çok şaşırdı o şaşkınlıkla ne diyeceğini bilemeden kızgın şekilde ara verdi. (özür dilerim) yerlere arka sıralara baktım ama nafile. çıktım dördüncü kat nihayet amcanın odasına, öğle arasında imiş. o bir saat içinde yol geçen hanı olan fizikte ve bilimum günde on tanıdığıma rastladığım bu bölümde, 2 den fazla tanıdık göremeyip telefonumu arayamamış olmamın tek nedeni annemin dilinin, dırdırının kutsallığıdır. arkadaşıma rastladığımda telefonumu aradım çalıyor fakat açan yok. şüpheli ve umut verici bir durum. demek ki kimse bulmamış, kaybettiğim yerde duruyor yada bulan kişi derste olduğu için görmüyor sonuçta telefon sessizde. neyse öğle arasında bol bol çaldırdım telefonu belki açan olur diye. erkek arkadaşıma durumu haber verdim. öğle arası bitikten sonra (bkz: nihayet) amca yerine geldi, bölümde kapsamlı bir arama yaptıkkkkkkk veeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeee bulamadık telefonu. sonra öğrenci işleri ek hizmetlere gittim oraya hiç telefon bırakan olmamış bugün. geri fiziğe gittim ders bitiminde p2 yi tekrar kontrol ettim ve tahtaya not bıraktım gören olduysa mail atsın diye çaresizliğimi tebeşirle çerçeve içine aldım. ders 119 calculus canan hocanınmış çok severim kendisini, o silmez dedim nasılsa ama ben yinede dersin ne olduğunu sorduğum kıza bu yazdığımı hocaya silmemesini söylebilirmisin dedim, ki biliyorum canan hoca silmez de sadece garantiye alıyorum. kız bana dönüp ben söyleyemem demesin mi. halbusi ki o kızı özellikle seçmiştim ufak bir analiz yapıp fiziksel açıdan en yardımsever kişiliğin onda olduğuna inanmıştım oturanlar arasında. bölümden bir çocuğu gördüm, ona rica ettim sağolsun söylerim ben dedi. çıktım kimyaya ordan sonra istatistiğe.... aynı prosedürleri uyguladım önce hademe sonra kantin sonra sekreterliklerine gittim sırayla, yolda karları küreyen abilere amcalara bile sordum.. o yol üstünden gittiğim için şansımı bu bölümlere, orda iş yapan kişilere kadar zorladım. neyse bari bir daha çıkayım şu yola bakayım dedim ve slow motion çekim yaparmış edasıyla artan kar yağışıyla beraber karları aça aça aradım telefonu. ıslak olan ayakkabılarım yetmiyormuş gibi dizime kadar ıslanmam ve üşümem işin güzel tarafı oldu. bir yarım saat daha bakındıktan sonra jeolojiye geçtim aynı işlemleri orda da yaptıktan sonra tamam kayıp olmuş gerçekten telefon dedim. umutlarımı öldürerek dersime girmek için gittim bölüme, hazırlıktan bir arkadaşıma ve bölüm başkanına rastlayıp onlara yardımcı olmamı istedikleri konularda yardım ettikten sonra, erkek arkadaşımla durum bilgilendirmesi açısından mesajlaştık. tüm gün gittiğim konuştuğum tüm adamlar sen unut onu, o telefon çalınmıştır, gitmiştir, ne kadar dikkatsizsin kendini unutur insan telefonunu unutmaz, telefon hiç sessize alınır mı, kilit kodu konur mu hiç telefona gibi ''gerekli'' sözler sarfettiler. bu ifadelere maruz kalmış olmayı sindiriyordum hocanın suratına bakıp ders dinliyormuş gibi yaparak. bunların önemsizliği bir yana, annemin bana aldığı ikinci büyük ve değerli hediye olup, ilk aldığı değerli ve güzel saati öğrenci evi alaturka tuvalet deliğine düşürmüş olmamdan dolayı bana olan kırgınlığı ve dırdırı kulaklarımda beynimde çınlamaya başladı. telefonumun kaybolmasından dolayı kendi kendime duyduğum üzüntüyü bastırıp bunlara üzülürken sipirmenim, cankurtaranım, hayatımdaki en şahane insan, biricik pandam telefonumu bulduğunu söyledi. nasıl mı? nerden mi bulmuş??.. fizik dersini aldığım, mustafa hocadaymış en başından beri....
sınava çok çalışıp, nasılsa bu konudan soru çıkmaz deyip, tüm sınavın o konulardan çıkması ama körvden yiyip dersi geçmektir bugün benim yaşadığım.
not: fizikteki kayıp eşyalardan sorumlu amcanın adı nihayet'tir.
#49354 abonededi |
13 yıl önce
tümünü gör