56
misyonunu tamamlamıştır
birinci yılını kutlayan bu sözlükte bir yıldır yazar olan birisi olarak bunu korkmadan ve kendimden emin bir şekilde söylemek hoş bir durum değil gerçekten. ancak 8 ay öncesinde vaadedilen "kutsal topraklar"a bir adım bile yaklaşamamıştır bu sözlük. olduğu yerde dahi sayamamış, koşar adım geriye doğru kaçmıştır...
ilk olarak, konsept olayı ile başlamak istiyorum. bugünlerde 12 yaş partisi veren çok büyük bir sözlük ve onun diğer türevleri bu alemde varken sadece "sözlük" kimliğiyle bir yere gelemeyeceğimizi ilk zirvede konuşmuştuk. ortaya "odtülünün sözlüğü" gibi fikirler atılmıştı. daha çok odtü ile ilgili bir sözlük olacaktı, insanları da bu marka altında buraya çekecektik. ama belirlenemeyen sınırlar, her tarafa uzanmaya çalışan kısıtlı kollar ile bir tarafa yönelemedi bile sözlük.
tasarımı değiştirildi, yeni aparatlar eklendi. "çok tatlı tasarımlar yaptık bak bursaspor bile var" dedik, yok o da olmadı.. yeni yazarları getirmek bir yana, eldeki yazarlar da kalmıyordu. daha sonra angel vakası gerçekleşti, çeşitli olaylar, kavgalar, tripler ve neticesinde ihraçlar gerçekleşti. olaylar dediysem de, şimdi bugün sözlükte her gün yazılıp çizilenlerin daha azı...
baktık tasarım işiyle de olmayacak, el ilanı asıldı okulun her tarafına, facebook reklamları verildi... tabii pek çok yerli yazar (baştan beri sözlükte olanlar) iyice yerleşmişti buraya ve sevmişlerdi de. çünkü arkadaşlık ortamı vardı, muhabbet vardı. beraber birşeyler yapma isteği vardı. ve bu istek doğrultusunda admin'in büyük çabalarıyla versiyon 2 geliştirilmeye başlandı. versiyon 1deki verem eden sıkıntıları ortadan kaldırıp daha pratik, daha göze hoş gelen bir sözlük yaratacaktık...
uzun bekleyişlerden sonra versiyon 2 önümüze koyuldu. ama tam pişmemiş bir yemek gibi, ağızda kötü bir tad bıraktı. henüz bitirilmemiş, hala inşaat halinde olan bu yapı geliştirilmeye müsaitti ancak eleştiriler sert geliyordu. hepimiz "götüm gibi oldu" şeklindeki yorumları hatırlıyoruzdur. işte bu yüzden versiyon 2 üzerinde bir antipatiyle girdi aramıza. piç çocuk gibi...
bu esnada yine gelen yazarların çok çok az bir kısmı burada kalıyor, gerisi çekip gidiyordu. 8-9 ayda sözlüğün oturmuş bir formatı hala yoktu. bir küfür ettiğinizde alkışlanıyor ve aynı küfrü başka zaman ettiğinizde aforoz edilebiliyordunuz. tatlı-sert olmaya çalışan moderasyon, hiç bir kıvam tutturamadı. "katı moderasyon fikrini savunuyorum gerekiyorsa silinsin yazdığım herşey" demiştim daha önce de. hala da bunun doğru olan olduğunu düşünmekteyim. sınırları belirlenmemiş bir şeyde hep belirsizlikler olmaya devam edecektir çünkü.
yukarıda söylediğim gibi, sadece bir sözlük olarak hayatta kalamazdık. yeni bir şeyler geliştirmemiz gerekiyordu. bir galatasaraysözlük değildik, bir incisözlük değildik, bir ekşisözlük de olamazdık. cinsiyet üzerinden de gitmiyorduk. birkaç azimli insandan oluşuyorduk sadece. sayımız çok azdı. belli bir kimliğe bürünemeden "çakma sözlük" kimliğini alıverdik üstümüze. cuk diye de oturdu ne yazık ki...
admin ve moderasyonun yine muazzam çabalarıyla radyo yayınımızı başlattık. inanılmaz bir heyecan vardı tabi, o birşeyler yapmak isteyen azimli insanlar hep seslerini duyurmak istiyorlardı. sözlüğe küsenleri bile o yayınlarla geri döndürdük. çok da güzel başlamıştık. kendi adıma ben çok inançla başlamıştım. birşeylerin artık değişebileceğine inanmaktaydım. deneme yayınlarının ardından her yayını dinlemeye başladım. ertesi günki sınavlarıma gizem ve ışını dinleyerek, hao ve bollocks'un muhabbetlerine kulak vererek, bandista ile keyiflenerek hazırlandım. kendi yayın günüm gelse de, ben de yapsam diye düşündüm. ve ilk bilinçli yayınımı izmit'ten optican ile beraber yaptım. hayatımda en çok eğlendiğim zamanlardan biriydi, ancak yaptığınız iş ile birilerine hitap etmek gibi bir amacınız var ise, sizi takip eden birilerinin olmasını istiyorsunuz mecburen. biz o yayını 3 kişiye yaptık... 200-300 aktif(güya) yazarı olan sözlüğümüzde sadece 3 kişi bizi dinledi. "dinlenmediği için atarlanıyo mal" diye düşünecek arkadaşlar varsa, diğer yayın yapan arkadaşlardan dinleyici sayılarının ne civarda olduklarını öğrenebilirler.bir proje daha güme gitmişti. kimsede şevk kalmamıştı. yine de biz hergün sözlüğü açmaya devam ettik. sayfayı açtık, yeniledik, ve yine aynı yerdeydik.
olayın duygusal boyutunun bizi hala burada tuttuğuna inanmaktayım. daha önce de dediğim gibi bu sözlükteki arkadaşlık ortamı bazılarının gitmesini engelledi. ve bu bazıları sözlüğün yerinde saydığını gördükçe kahroldu, sinirlendi, ve sık sık sinirini sözlükten çıkardı. saldırılar böyle gerçekleşti...
şu ana kadarki gidiş aşağı yukarı böyleydi. kimliksiz bir sözlüğü büyütmeye çalışan birkaç insandık sadece. ama bu sözlüğün büyümediğini hepimiz gördük, kabul etmek istemedik.
iki günde hiç entry girilmeyen sözlüğü ne yapacağız peki şimdi? kapatacak mıyız? yoksa moderasyondan yine olmayan format hakkında hızlandırılmış kurslar mı alacağız? yoksa zirvede yine planlar yapıp ardından technoart'ta el ilanı mı bekleyeceğiz? moderasyonun sıçızladığı yerde yazarlara karşı otoriter mi olacağız?
şu ana kadar sözlük ahalisinden şahsen tanışıp da "sevmiyorum ulan ben bu şerefsizi" dediğim hiç bir insan olmadı... beni de zaten bu güne dek burada tutan budur. burada olmaktan zevk aldım, mutlu oldum. yazdıklarımızla hiçbir zaman kim olduğunu bilmediğimiz insanlara seslenemediğimizin farkındaydım. sesimizi duyan sadece bizdik...
ve biz, oturmamış kurallarımız, bitmemiş inşaatımız, okunmayan sözlüğümüz ile hala türkiyenin her yerinden okunma çabasında olmaya mı çalışmalıyız yoksa burada olmaktan yine zevk mi almaya çalışmalıyız?
bir kaos ortamını elbette istemiyorum ben de, ancak kurallar herkes için her zaman uygulanmalı. yoksa dükkanı kapatıp gidelim, uğraşmanın hiç gereği olmaz.
son söz: genel saldırılarda bulunan insanlardan biri olarak, bize tekrardan şans veren admin ve moderasyona teşekkür ediyorum. şu ana dek verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü kendi adıma özür diliyorum... metusözlükte amaç bağcıyı sikmek değil de üzümü yemek olduğunda güzel şeyler olabilir.
tümünü gör