3
hâla devlet tarafından ‘suçlu ve tehlikeli’’olarak görülen kaypakkaya ezilen milyonların örgütlü mücadelesinde sömürüye ve zulme son vermeyi amaçlayan bir komünistti. işsizliğin, yoksulluğun, geleceksizliğin büyüdüğü bir dönemde işçilerin, köylülerin, gençlerin, kadınların, kürtlerin, alevilerin ve diğer ezilen kesimlerin haklı mücadelesi , kaypakkaya'nın suçlu ilan edilmesinin temel nedenleri arasındadır.
kaypakkayayı anlamak incelemek gerek. Çünkü kaypakkaya, sadece pratik olarak değil, ideolojik ve politik olarak da hâkim sınıfların sisteminden ve ideolojisinden kopmuştur. kaypakkaya tutsak düştüğünde yapılan sorgusunda, giriştiği mücadelenin ve halkın hak alma mücadelelerinin meşruluğunu şöyle açıklıyordu: “trakya'daki topraksız köylülerin, ellerinden toprağı jandarma gücüyle gasp etmiş büyük çiftlik sahiplerinin topraklarını işgal etmesi eylemlerine, İstanbul'da demir döküm, sungurlar, horoz Çivi, pertriks, ege sanayi, eas akü, gıslaved, gamak, singer ve derby fabrikalarındaki işçilerin haklı grev ve direnişlerine yardımcı olmak için elimden geleni yaptım. 15-16 haziran büyük işçi yürüyüşüne katıldım ve fırsat buldukça da faşistlerin üniversitelere yaptıkları saldırılara karşı savunma mücadelesi veren devrimci gençliğin bu mücadelesine ve diğer demokratik eylemlerine katkıda bulunmaya çalıştım.”
yine aynı sorguda kaypakkaya, katıldığı kimi demokratik hak alma eylemlerini “zararlı” olarak niteleyen düzenin sözcülerine şöyle cevap veriyordu: “benim düşünce yapım, katılmış olduğum eylemler ve gençlik örgütündeki çalışmalarım, okuldan uzaklaştırılmamın başlıca nedenleri olarak gösterildi. hatırladığım kadarıyla o zamanlar katıldığım, nato'ya hayır ve amerikan 6. filosu'nu protesto eylemleri, halk Âşıkları gecesi düzenlemeye çalışmam, bazı bildirilerin dağıtılması ve işçi yürüyüşlerine katılmam öğrencilik sıfatıma zarar getiren hareketler olarak telakki edilmişti. oysa bunlar, yurdunu ve halkını seven herkesin, kendi inancı ve bilinci doğrultusunda sürdürmesi gereken ve kişisel sorumluluğu olan çalışmalardır.”
ezilen milyonlar üzerindeki baskı ve zulüm kaypakkaya'dan günümüze aratarak devam etti/ediyor. emperyalistler imf ve db gibi mali kuruluşları vasıtasıyla köylülerimizin, işçilerimizin, emekçilerimizin, gençlerimizin yaşamlarını yıkıma sürüklüyor, geleceklerini ipotek altına alıyor. İşsizlik giderek çoğalıyor. ezilen ulus, milliyet ve inançlar üzerindeki baskı, sindirme ve asimilasyon operasyonları “demokratik açılım” aldatmacalarıyla sürüyor.
kaypakkaya'yı ölümsüzlüğünün 37. yıldönümünde anmak demek, kaypakkaya'yı gerçekten bilmek ve anlamak demektir. Özellikle genç kuşakların daha fazla okuması, araştırması ve kendilerini geliştirmeleri demektir. kaypakkaya'nın, mücadele tarihine, ülke tarihine, siyasete, edebiyata, sanata önem vermesinin ve yoğun pratik faaliyet içerisinde dahi okuma, araştırma faaliyetlerini aksatmamasının nedenleri iyi kavranmalıdır. *
ayrıca ; 10 mayıs 2010 tarihinde, yargı süreci başlayan pınar sağ; yargı süreçleri daha önce başlayan mehmet Özcan, temel demirer, grup munzur ve demokratik haklar federasyonu (dhf) üyeleri, kaypakkaya'yı övdükleri gerekçesiyle yargılanıyor.
tümünü gör