1
emlak piyasası ile doğrudan alakalı olan durumdur. bilindiği üzere 2001 krizinden sonra alınan önlemler ile önemli ekonomik birimler sağlıklı bir işleyişe kavuşmuş, yeni kurulan bddk, epdk gibi özerklik yapısına sahip kritik kurumlar yeni yeni fonksiyonel bir hal almış, kısacası ekonomik atılım için gerekli olan altyapı sağlanmıştı. ancak o atılım için gerekli olan hamle henüz yapılmamış, yoğun üretime dayalı atılım programının gerçekleşmesi için yeni hükümetin kurulması beklenmekteydi. peki yeni gelen hükümet ne yaptı?
üretime dayalı bir program izlemek yerine etkili bir ilizyon tercih edildi. uyanık akp hükümeti, devlet ekonomisini nasıl hareketlendireceğini gördü. çok basit, emlak. böylece üretime nispeten çok daha çabuk bir şekilde sonuç alınacak, bir anda çok büyük bir yol katedilmiş görüntüsü de kolaylıkla verilecekti. milyonların evi yoktu ve devletin bir sürü kullanılmayan arazisi vardı. yerinde gerçek bir sosyalist arkadaş olsa muhtemelen bu arazileri mümkün olduğunca halka dağıtabilirdi. ama o daha iyisini yaptı, etrafında oluşan yağmacı müteahhit grubuyla (ağaoğlu, torun, bilimum sınıf arkadaşı) anlaşmaya vardı. anlaşmaya göre ihale olsun, devlet arazisi olsun bu gruba peşkeş çekilecekti ki boy boy görüyoruz bu plan hala sorunsuz bir şekilde işliyor.
ancak mühim bir problem vardı. peşkeş çekilen ve çekilmesi planlanan envanterler nasıl paraya dönüştürülecekti. faizlerin düşürülmesi ile mortgage kredisi konusunda bankalar aracılığıyla halka her türlü kolaylık sağlandı. banka kredileri ile emlak piyasası bir sarmal halinde büyümenin fitilini ateşledi. önceden bir ev almak için neredeyse evin bütün parasına sahip olmanız gerekirken (istisna vardır tabi ama genel itibariyle ev alırken ev fiyatının içindeki borç miktarı şimdiye göre çok az olduğuna adım gibi eminim) artık rahatça bankalar bu kredileri verebiliyordu. yani resmen vatandaşı un, şeker, helva moduna dönüştürdü. vatandaşlar artık akın akın bankadan kredi çekiyor, bankalar halkı borçlandırıyor, bankadan alınan para müteahhitin cebine gidiyordu. yani aslında hükümet ve yakın çevresi cebini dolduruyordu. kurnaz rte bu sarmalın devamlılığının önemli olduğunu çok iyi biliyor ancak sürecin aynı etkinlikte devam edemeyeceğini de az çok tahmin ediyordu. bu yüzden havuza akan paranın hepsini tabiki kendisi için harcamadı. kendisi ve yedi sülalesine yetecek mal mülkden sonra, iktidarını daha da güçlendirecek yerlere harcadı. tv aldırdı, gazete aldırdı. insanlara karşılıksız yardımlarda bulundu. yani vatandaşın büyük bir kısmını 10 yıllara varan borçlarla borçlandırdıktan sonra gelen paranın bir kısmını vatandaşa geri verdi. sonuçta arkanda sağlam bir para akışı varsa olabildiğince özgürsün. ara gazı niteliği gören bu hamle tabanını daha da güçlendirdi, geliştirdi.
her şey iyi hoş ama bu denklem bir yerden sonra sarpa sarmaya başlıyor. faizlerin yükselmesi ile birlikte önceden 5 yıllık ipotekle alınabilecek bir ev artık en az 10-15 yıl bankaya çalışmak anlamına geliyor. bu da emlak piyasasında talep kıtlığı demek oluyor. sonuçta konut için önündeki onlarca yılı ipotek edebilecek insan sayısı az türkiye'de. böylece insanlar borçlandırılamıyor, havuza para akışı yavaşlıyor. emlak fiyatlarını düşürerek kendi eşrafına zarar verecek, kendi tekerine çomak sokacak hali yok. dolayısıyla burada yapılabilecek iki şey var. birincisi faizleri düşürmek, ikincisi ise talebi artıracak nüfus ithal etmek. şu anda bu yolların ikisi de deneniyor. ama ne yapılırsa yapılsın emlak piyasasındaki doygunluk büyümeyi nihayete erdiriyor, türkiye ekonomisi durağana geçiyor. bu durumu telafi edecek olan alternatif ihracatın artırılması ve ithalatın azaltılması. ancak adam akıllı bir çöp bile üretemeyen türkiye emlak piyasasındaki tıkanma ile birlikte büyüme hedeflerinin gerisinde kalıyor.
neyse uzun lafın kısası, bu arkadaş iktidarının devamı için düşük faize göbekten bağlı. lakin piyasa koşulları ve 0 üretim bol tüketimden dolayı faiz yükselme eğilimi gösteriyor. 2001'deki kriz de hükümetin dövizi zapt altına almaya çalışmasıyla çıkmıştı, bunu da diyeyim bitireyim.
#98392 kamikaze |
10 yıl önce
2
bankalara borcu olan vatandaştan, esnaftan vs. duysak bir nebze anlayabileceğimiz ısrar. isteği gerçekleştikten kısa süre sonra üzerine yazar kasa fırlatılınca pişman olacak bir kişiden gelince garip oluyor tabii.
ayrıca jölelinin "ne kadder böyyük bir egonomis" olduğunu anladığımız istemedir.