1
9 ocak 1996'da İstanbul'da gözaltında işkence yapılarak öldürülen gazeteci, evrensel gazetesi muhabiri.
8 ocak 1996'da Ümraniye cezaevinde öldürülen iki devrimcinin cenaze töreni vardı. haberi takip edecekler listesinde metin göktepe'nin adı yoktu; fakat kendisi ölümünden sonra hep akla gelen 'bu haberi mutlaka izlemeliyim arkadaşlar' cümlesini sarf edip evrensel'den diğer muhabir arkadaşlarıyla beraber alibeyköy'e gitti. ancak, sarı basın kartı olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. haberi izlemekte ısrarcı davranınca da gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte eyüp kapalı spor salonu'na götürüldü. gözaltında işkenceye uğrayarak hayatını kaybetti. Ölümünden sonra fotoğrafı resmi gazetede yayımlandı: http://www.sodev.org.tr/Kisiler_Erkek/metin_goktepe2.jpg
hakkında 'duvardan düşerek öldü' dediler (bkz: teoman Ünüsan), 'teröristti, militandı' dediler (bkz:tansu çiller), 'cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum' (bkz: süleyman demirel) (bkz: süleyman hep başbakan) (bkz: süleyman cumhurbaşkanı olursa) fakat yapılan otopsi sonucunda 'beyin kanaması ve kırık bir kaburga' çıktı. 49 polis yargılandı, 6'sı ceza aldı. böylece türkiye tarihinde ilk kez birileri bir gazetecinin ölümünden sorumlu oldukları için ceza aldı. bu şahıslar gerçekten de o gün 'gazeteciye özel muamele' sorgusu yapanlar mıdır, bilemiyorum. nitekim bu altı memurdan beşinin cezası onanmış, sanık emniyet amirine verilen ceza ise esastan bozuldu.
8 çocuklu emekçi bir ailenin 7. çocuğu ve kendisine, 'ölmeyecek, göğe çıkacak, kurtarıcı' anlamında 'mehdi' diye seslenen, çok okuyan bir babanın oğluydu. 'pir sultan da bizim dede efendi de' diyip kan davalarının anlamsızlığını, kültürel çatışmaların etkilerini eleştiren araştırmacı kişilikti.
Ölümünün ardından birçok şey yazıldı, söylendi:
"metin'in kafasında
bir darp var
polis
karakolundan
morga kadar
mosmor
bir darbe var
yüreğimizde
beynimizde
soruyor bir işaret
fişeği
biz ölerek mi
yaşamayı
öğreneceğiz hâlâ..."
can yücel
adına açılan internet sitesi de mavcut: http://www.metingoktepe.com/
saygıyla anıyoruz. (bkz: öldürülen gazeteciler)
"bu yürek susmayacak!" -8 ocak 1996, evrensel
2
Hafızamda hep gülümseyerek kalan, gülümseyince gözlerinin içi gülen, hep 28 yaşında kalan...
Dövülürken "yeter artık, gözlerim kör oldu vurmayın" diyen...
Bakabildiler mi ki güzelim gözlerine, bakabiliyorlar mı ki acaba şimdi evlatlarının yüzlerine onu döverek öldüren katledenler?
Annesinin, Fadime ananın, cenazesindeki feryatlarını duyup da, analarının yüzlerine bakabiliyorlar mı acaba, "anne, senin evladın, şu feryat eden ananın evladının katili" diyebiliyorlar mı?
Ocak soğuğunda insanın içini yakanlardan, * * hep gazeteci, hep genç, hep bu aşkla kalacak olan...
#78987 bluefairy |
11 yıl önce
3
sabah sabah aklıma gelen...
kendisi gibi gülen, güzelim üzüm gibi gözleri olan bir yavrusu olacaktı belki.
o sevdiği kıza evlenme teklif edecekti belki.
o kızı çöpe attı bir polis: http://img-1.onedio.com/img/2r0/55017ca7cbedd41a7bf6cbd9.jpg
o dünya güzeli insanı işkence ederek öldürdü bir diğer polis: http://www.istanbulhaber.com.tr/d/other/morg.jpg
#98867 bluefairy |
10 yıl önce