2
aslında sadece reddedememe hastalığının bir uzantısıdır. hayata karşı sağlam bir duruş, özgüvenli bir tutumla çözülebilecektir. mesela adam kampüste elinize zorla kişisel gelişim günlerinin, sol/sağ tandanslı yayınların broşürlerini veya el ilanlarını falan tutuşturmaya kalkınca zaten oralı olunacak bir durum yok. propagandasına riayet etmenizin öngörüldüğü işlerin en tepesindeki adamların nasıl rahat içinde yaşadığını düşünüp bunları görmezden gelebilirsiniz ama daha zor reddedilebilen şeyler oluyor. mesela geçende karanfil'de yürürken bi kızılay görevlisi resmen önüme atlayıp "kan vermeyi düşünür müsünüz?" diye sordu. biraz durdum, düşündüm ve kaşlarımı kaldırarak cevap verdim. neden kan vereyim lan? dünya nüfusu 7 milyar olmuş, ölüm riski hasıl olmuş insanları yaşatmak için kendimden fedakarlık mı edeyim? veya ne bileyim, greenpeace'ciler durduruyor o iğrenç retorikleriyle. "doğa için birdakikanızıayıurmansanrıajs?" gibi bir şey soruyorlar. adamları görmezden geldiğiniz için soru cümlesi sonlara yaklaştıkça o kadar hızlanıyor ki, size tam olarak neyin sorulduğunu bile anlayamıyorsunuz. kaldı ki greenpeace'in asıl misyonunu bilmiyoruz bile. belki onlar da hümanisttir. doğayı insanlar için mi iyi bir hale getirmeye çalışıyorlar, yoksa hayvanlar için mi? her iki durumda da insanların ölmesi gerekeceğinden, işe intihar ederek başlamaları gerekir. yani bu adamlar da pek samimi değil ve kendi içlerinde tutarsız.
reddederken içimin parçalandığı tek grup ise ölümcül bir hastalığa yakalanan çocuklara yardım amaçlı el ilanı veya ona benzer bir şey dağıtan insanlar. prensibimi bozamıyorum, çünkü paranın nereye gideceğinden emin değilim. mesela bi kitap ayracı için 5 lira istiyorlar. tamam verelim, hatta kitap ayracı da onlarda kalsın ama emin olamıyorum işte. ya orospu çocuğunun teki o paralarla kendine bi aston martin alıyorsa?
geçen yaz atatürk bulvarında yürürken, kızın teki arkamdan koşup koşup bana yetişip "sen odtü'de okumuyor musun? bıdıbıdıbıdı yararına bu kartpostallardan alır mısın?" gibi bir şey sormuştu. ben de şaşkınlık içinde kalmış takliti yaparak "excuse me?" deyince ingilizce bi şeyler anlatmaya çalıştı. "nöüğ am not really interested" deyip uzaklaştım. ben o kızı tanıyordum aslında. yanılmıyorsam felsefe bölümündeydi. sorun onun beni nerden tanıdığı. neyse, zaten onu da reddetmiştim.
#65734 vaniable |
12 yıl önce
1
odtü'de hazırlık binasından başlayıp çatıya gidene kadarki yolda elinizde tonla el ilanının birikmesine sebebiyet verecek hastalık.