1
10 eylül 1943-18 şubat 1986
yıllarını psikiyatri kliniklerinde geçirdi.
göğüs kanseri yüzünden öldü.
çocukluğun soğuk geceleri, yaşamın ucuna yolculuk, eski bahçe-eski sevgi, kalanlar, zaman dışı yaşam.
kendisini derinden etkilemiş üç yazar: svevo, kafka ve pavese.
"ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu, verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki... bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yanım yok. aranızda dolaşmak için giyiniyorum. hem de iyi giyiniyorum. iyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. aranızda dolaşmak için çalışıyorum. istediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. içgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. evlerinizle. okullarınızla. işyerlerinizle. özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. ölmek istedim, dirilttiniz. yazı yazmak istedim, aç kalırsın dediniz. aç kalmayı denedim, serum verdiniz. delirdim, kafama elektrik verdiniz. hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. ben bütün bunların dışındayım."
"düzen ve güven kadar ürkütücü bir şey yoktur. hiçbir şey. hiçbir korku... aklını en acı olana, en derine, en sonsuza atmışsan korkma. ne sessizlikten, ne dolunaydan, ne ölümlülükten, ne ölümsüzlükten, ne seslerden, ne gün doğuşundan, ne gün batışından. sakin ol. öylece dur. yaşamdan geç. kentlerden geç. sınırları aş. gülüşlerden geç. anlamsız konuşmaları dinle, galerileri gez, kahvelerde otur -artık hiçbir yerdesin."
"her söylenen söz, bir biçimde insanın kendi kendini onaylaması. karşındakine bir şey anlatmak istese de, gene kendi gerçeğini, bilmişliğini ya da doğru algılayışını kanıtlamak için söylenen sözler. bir bedenin üzerinde dolaşan her el, kendi bedenini okşamak istercesine dolaşıyor öteki bedenin üzerinde."
"burada da edebiyat yapmanın, bu topluma kitaplarını çevirmenin hiç bir anlamı yok. istesem, çevirsem basacaklar ama bu toplumda edebiyat ve kitap, çamaşır tozu gibi ticari bir mal haline gelmiş. yazının hiç bir etkinliği yok. hiç. sıfır."
"bizler belki de kendi kendilerine yaşaması gereken, ama belki de toplumumuz buna elvermediği için evlilikler yapan kadınlarız."
"çünkü sevgi de (istersen aşk de) üzücü, yorucu, duyurucu, doyurucu bir olgu. olması güzel (yani tender) ama belki olmaması daha rahat..."
benim en büyük mutluluğum her şeyden kaçmak. tüm çocuklardan. tüm acılardan. tüm sevgilerden. tüm orgazmlardan. tüm gecelerden, tüm günlerden. her hilal aydan, her ülkeden. ben her gece ölüyorum. her sabah yeniden canlanıyorum. her yirmi dört saatlik zaman dilimi hem ölüm hem yasam aynı zamanda..."
"her anı ölüdür.
şimdi sen de bir anısın. sen de ölüsün. her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. o caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp, kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor.
başka hiçbir şey."
"bıraktım. bıraktım. hepsini, kendi ve benim dünyamı anlamaları için bıraktım. ama hiçbiri kendi dünyalarını anlayamadı. ve bana ölümsüzlüklerin sonsuz acıları kaldı. ya da sonsuz bağımsızlıkları. bu kadar duyguyu nasıl taşıyacaktım? bunca yıl taşımış, bunca büyük kentin onca büyük alanlarında bu yalnızlığıma bir destek aramıştım. beni yaşamcıl kılmakla en büyük ölümlerin en derin acılarını bana vermemiş mi bu insan olma çabası? ben, insan olma çabasının sürekli üstüne giden ben? artık beni benden alsınlar. atsınlar bir alanın sabah süpürülen, sabah boş şişeleri taşınan bir büyük çöp tenekesine. ben de biraz onlardan olmak istiyorum. duyguları ölçülmeyen, sevgilerini sevmeyen, acılarını acımayan, yollarını yürümeyen, uykularını uyuyan, iştahlarını yiyen, sevişme isteklerini boşaltanlardan olmak istiyorum. sevişme isteğinin sonunda tüm aşkları üstlenecek yorulmazlığı değil, yorgunluğu istiyorum bir insanın yürek atışlarında. ama sessiz gecelerin sonu var mı sanıyorsun. hayır? hayır mı? o zaman bir anadolu bozkırında özlediğin o adsız ve sıfatsız beni, nasıl oluyor da bir orta avrupa kentinin bu kalabalık, trafiği yoğun caddesinin orta yerindeki, bu kahverengi halı döşeli odasında buluyorsun? çünkü herkesi, her yerde bulmak mümkün."
"yaşamımda elde edebildiğim bir tek başka boyut var: kimsenin sahip olamadığı bir boyut. cesaretleri yetmediği için sahip olamadıkları bir boyut. kendi kendilerine kıyamadıkları için, yaşam boyunca sürüklenip çıkamadıkları aklın boyutları. deliliğin derin boyutunu tanıyorum diyorum. akıl ve delilik arasındaki o ince çizgiyi. önümde açılan puslu akdenizin gökyüzüyle birleştiği ufuk çizgisi gibi. denizin nerede bittiği, gökyüzünün nerede başladığının belirlenmediği sınır çizgisi gibi. artık kimse çıkıp, bana bencil olduğumu söylemesin. her ben bencildir, her kır kırsal olduğu gibi."
"daha güzel yaşam diye bir şey yok. daha güzel yaşamlar ötelerde değil. daha güzel yaşam başka biçimlerde değil. güzel yaşam burada. taksim alanında. turşu, pilav, simit, çiçek, kartpostal satan, ayakkabı boyayan siyah kalabalık içinde. trafik tıkanıklığından yürümeyen arabalar, egzoz kokusu, alana yayılan sidik kokusu, gözlerimiz, duygularımız önünde açılan bu kara kalabalıktan başka yerde, daha başka bir biçimde bir güzel yaşam yok."