16
hadi git
git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
günahıma girmeden, katilim olmadan git!
git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.
mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
hadi git, benden sana dilediğince izin,
Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.
kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
Çünkü herkes beni kays, seni leyla bilirler.
sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.
hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!
sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.
her darbene tahammül edecektir bedenim,
gururum mani olur perişanıma benim.
yari ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
sana gül bahçesini kim açar benden başka!
hercai arılara meyhanedir çiçekler,
kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!
mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.
ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
git de allah aşkına bir selama muhtaç et!
güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!
kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.
korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!
git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
günahıma girmeden, katilim olmadan git! ...
cemal safi
#15886 raistlin |
15 yıl önce
17
açardın,
yalnızlığımda
mavi ve yeşil,
açardın.
tavşan kanı, kınalı - berrak.
yenerdim acıları, kahpelikleri...
gitmek,
gözlerinde gitmek sürgüne.
yatmak,
gözlerinde yatmak zindanı
gözlerin hani?
"to be or not to be" değil.
"cogito ergo sum" hiç değil...
asıl iş, anlamak kaçınılmaz'ı,
durdurulmaz çığı
sonsuz akımı.
İçmek,
gözlerinde içmek ayışığını.
varmak,
gözlerinde varmak can tılsımına.
gözlerin hani?
canımın gizlisinde bir can idin ki
kan değil sevdamız akardı geceye,
sıktıkça cellad,
kemendi...
duymak,
gözlerinde duymak üç - ağaçları
susmak,
gözlerinde susmak,
ustura gibi...
gözlerin hani?
ahmed arİf
#20132 sephrenia |
14 yıl önce
18
bir şeyden yana isen sen belki varsındır;
bir şeye karşı isen sen kesin varsındır.
(bkz: özdemir asaf )
19
" kalbim ödünç say sana ayrılan ne varsa
geri vermiştin dinini
dilini de unut artık
aztektin yahut kürt, hüznünse kızılderili
geri ver ne kalmışsa sende, umutların dahil "
* *
20
"ne çıkar siz bizi anlamasanız da
evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da.
hiçbir şey! kadınlar geçtiği o kadın kokusu anlarında
yıkanmış, mayhoş ve taranmış duygularıyla
dönüşür içimizde az menekşe, bir sarmaşık
menekşe, hadi neyse, mor deriz sarmaşıklara
mor deriz, mor bilinir çünkü, bir yandan güneşler kurur
her yandan güneşler kurur, sanki yaz günüyledir
bir adam kayboluyordur bir taşra sıkıntısıyla
deriz ki, "şuram ağrıyor" bir de, "başım dönüyor", "yanıyor
avuçlarım"
belki de bir çığlık mı bu, bu seziş, bu yakınma
bir çığlık, hem de nasıl, katılmış, donmuş,yaşıyorcasına
uzansak ellerimizde uzansak avuçlarımızda, bir çığlık
nedir mi ellerimiz-korkunçtur bir elin bir köşesinde insan
olmalarıyla-
korkunçtur insan olmalarıyla kıyısında bir yüreğin
kıyısında gibi yangından, çok karanlıktan geçilmez caddelerin
ve korkunç anlamsız gözlerinde ha dünya ha bir park
bekçisinin
korkunçtur insan olmaları, bir ceset, suda bir şapka gibi
sallanaraktan
bitmeyen bir selam gibi, hastayken, inceyken, yalnızlıklarda
aranan
korkunçtur-bunu anlıyoruz-bir yüzün en çoğul beyazında
korkunctur insan olmaları güz ortalarında, eriyen türbe
ışıklarında
ve korkunçtur eriyip kaybolmaların bir köşesinde insan
olmalarıyla
korkunçtur korkunç!
diyerek: ben kimim, kime anlatıyorum, neyi anlatıyorum
ayrıca
neyim ben, bu olanlar ne, ya kimdir tüketen isteklerimi
tüketen kim. hani görmeden daha, sezmeden herşeyin bittiğini
ama ne zaman saçları kurularken çok eski bir alışkanlıkla
çökerken üstümüze bir sözün, bir gümüş kupanın o sebepsiz
inceliği
ansızın bir ürperişte: bitti mi herşey bitti mi
yoo, hayır! öyleyse kimdir tüketen isteklerimi
bir rüzgar, duyulup binlercesi birden bir rüzgar
birakıp giden beni bir kenara, bir uzağı, yada bir boşluğu bırakır
gibi
ve ben ki hazırımdır bir süre unutulmaya
ama hep sorulur gibidir benden: ben şimdi ne yapsam acaba.
ben şimdi ne yapsam, ben şimdi ne yapsam kaç kere yalnız
hem bunu kaç kere söylemek, ne türlü söylemek adına
eskimiş fırçalarda, kırılmış şişelerde, tozlanmış ilaç kutularında
okunmaz kitaplarda, uzaksı giyişlerde çocuksuz avlularda
anlamsız kahvelerde, bir yolun çok ucunda, asılmış koyun
butlarında
ben şimdi ne yapsam, ben işte ne yapsam kaç kere yalnız
kaç kere yalnız, ama kaç kere yalnız, gene kaç kere insan
olmalarımla
kapansam, evlere kapansam, yıkanmış bir deniz bulacaksam orada
anılar bulacaksam- anılar mi dediniz ? ne sesli bir vuruşma
odalar bulacaksam, odalarda kadınlar, çiçekler, çok aynalar
rakılar, gene rakılar, kırıklar sonsuz yaralar
bulacaksam orada, bir koltuğu bir koltuğa doğru
bir yüzü bir yüze, bir eli bir ele doğru yaklaştıran çocuklar
sinekler bulacaksam, kaskatı yapan boşluğu, sinekler
zorlanmış bir gülüşten-iğrenip birden-kusmalar, bulantılar
bulacaksam belki de: susanlar, bilmem ki niye susanlar
ölüler bulacaksam-ölü gözleri onlar, cesetler, giderek dışa
vurmalar
ne dedik, dışa vurmalar mı, yani ilk aydınlığı mı ölümün
ölümün ilk aydınlığı mı, ne dedik, sahi biz ne deseydik bu
konuda
ne deseydik bilmiyorum, ama var bu kadarcık birşey insanın
sonsuzunda
bu kadarcık bir şey-iyi ya, peki, şimdi kim var sırada
sakın haaaa!. biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza
yok deyin çünkü biz..biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
ne güzel ellerimizle.. başlayın, hadi başlasanıza
örneğin bir kahve falı ? az müzik ? diyorum biraz iskambil!..
ama hiç seslenmeyelim-seslenmeyelim-içimizden oynayalım
ayrıca
- dört kişiyiz!
- hayır on!.
- bin kişiyiz!
- bana kalırsa..
ne kadarcık bir fark var bizimle bütün insanlar arasında
öyleyse başlayalım: koz kupa! ah şu sinek onlusu bire bir
unutulmaya
çayınız soğuyacak! çayınız mı dediniz ? ne tuhaf biraz
anlıyorum
- üç karo!
- pas diyorum!
- susalım baylar, dört kupa!
ah şu sinek onlusu! koz kupa! çayınız mı dediniz ? susalım!
susalım-niye susalım-anılar mı dediniz ? ne sesli bir
vuruşma!
ya sonra ? bırakın şu sonrayı, bilmem ki nedir o sonra
gene mi, başladınız mı ? peki şimdi kim var sırada
sakın haaaa!. biz yoğuz, bizi unutun, yok deyin adımıza
yok deyin çünkü biz..biz işte korkuyoruz ne güzel korkumuzla
ne güzel ağzımızla.. yok canım, ben var ya, istiyorum sırada
olmayı istiyorum-sahi mi- ama isterseniz siz olun
siz olun, biz olalım kim olacak ? -hep böyle oyalansanıza
yani "şu sinek onlusu, susalım baylar, koz kupa."
gibi oyalansanıza
biraz oyalansanıza.
bir oyun başka olamaz oyundan gibi
bir söz başka olamaz sözden gibi
bir şey başka olamaz şeyden gibi
tam öyle gibi, varıyor gibi bir mutluluğa
ne gelir elimizden insan olmaktan başka
ne gelir elimizden insan olmaktan başka
..."
(bkz: edip cansever)
#38844 richter |
14 yıl önce
21
"i shut my eyes and all the world drops dead;
i lift my lids and all is born again.
(i think i made you up inside my head.)
the stars go waltzing out in blue and red,
and arbitrary blackness gallops in:
i shut my eyes and all the world drops dead.
i dreamed that you bewitched me into bed
and sung me moon-struck, kissed me quite insane.
(i think i made you up inside my head.)
god topples from the sky, hell's fires fade:
exit seraphim and satan's men:
i shut my eyes and all the world drops dead.
i fancied you'd return the way you said,
but i grow old and i forget your name.
(i think i made you up inside my head.)
i should have loved a thunderbird instead;
at least when spring comes they roar back again.
i shut my eyes and all the world drops dead.
(i think i made you up inside my head.)"
sylvia plath
#39198 duman |
14 yıl önce
22
söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil
çektiğim alamı bir ben bir de allahım bilir.
fuzuli
23
bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu. hep böyle mi bu?
bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
kafatasımın içini, bir küçük huzur adına aynalarla kaplattım, ölü benim kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden! paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben. oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına?
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına?
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
nilgün marmara
24
gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse…
geri gelen mektup şiirinden bir dörtlük
25
daha nen olayım isterdin,
onursuzunum senin!
#57499 juno |
12 yıl önce
26
umuda bin kursun siksa da olum
unutma umuda kursun islemez gulum demis nazim usta
27
hadi git yat.
#57530 dirit |
12 yıl önce
28
...
biliniyor
bizim mahsustan yaşadığımız
biliniyor
şarkıların sırası bizde
biliniyor
hayat bizden hızlıdır
otların sarardığı yerde güneş
kurşunun değdiği tende heves kalmıştır
(bkz: ismet özel )
29
ben birini sevmiyordum.
o da beni sevmiyordu.
bir gün bir yerde randevulaştık.
ben gitmedim, o da gelmedi...
özdemir asaf
#57599 dreamer |
12 yıl önce
30
esrik yitişlerde,
eprimiş bir sarkaçtı kösnürlüğüm.
ne renkti aidiyet aşmazının sarmalları,
rigor mortis kadar apaydınlık
ve büsbütün ayrıksı bir antoloji..
(bkz:http://www.youtube.com/watch?v=xCc5gCdb6gw )
#57603 fafner |
12 yıl önce